Müzik Teorisi Bilmeli Miyim?

yazar:

kategori:

Bilmem, bilmeli misiniz? Buna neden ihtiyacınız olduğuna dair bir fikriniz olmalı en başta. İnsan hakkında hiç bilmediği bir şeyin kendine “nasıl” faydalı olabileceğini ön göremez diye düşünüyorum. Tam da bu sebepten, müzik teorisi bilmek birine ne katar, onu anlatacağım size.

Müzik yapmak, tiyatro oynamak, kitap yazmak, yemek pişirmek, ilişki yaşamak; velhasıl insana dair tüm bu eylemler, sistematik birer eğitimleri yokkenden beri yapılıyor. Yani insanlar müzik teorisi icat olunmadan önce de müzik yapıyorlardı uzun lafın kısası. Peki teori niye o zaman?

“Niye”, sorumuzunu cevabı. Eğer nedensellik peşinde savruluyorsa bir insan, neyi neden yaptığıyla ilgili bir merak içindeyse; müzik teorisi zaten yapabiliyor olduğu müziği, nasıl yapabildiğini açıklıyor bu nedensel kişilere. Matrix Reloaded’da kâhin Neo’ya şeker uzatıyor ve Neo da ona;

-Kararımın ne olacağını biliyor musun?

diyor. Kâhin de;

-Bilmesem kâhin olmazdım değil mi?

diye cevap veriyor. Bunun üzerine Neo;

-Kararımı zaten biliyorsan, nasıl seçim yapabilirim?

diyor ve kâhin de ona;

-Çünkü seçimini çoktan yaptın. Bu seçimi neden yaptığını anlamak için buradasın.

diyor. Ne sahne ama 🙂 Neo’nun aklı gibi benimki de karışıktı ilk izlediğimde. Sonra bu diyaloğun altındaki mesajı kendi işimle görmeye çabaladım ve ulaştığım sonuç şu;

Müzik, bazılarının doğal bir yetenekle, bazılarınınsa ufak bir iteklemeyle başladığı, insana dair, tarih kadar eski bir “ifade şekli”. Ve bunun bir eğitimi olamaz. Müzik yapan zaten yapıyor. (Aşıklar, ozanlar, tek bir nota bilmeden beste yapanlar, enstrüman çalanlar vs.) Ama birileri hayata müzik yetisi dışında başka bir şeyle daha geliyorlar. Nedensellik arayışı. İşte bu nedensellik merakı tam da şu an içinde olduğumuz medeniyetin baş müsebbibi.

Birileri kendinden bir önceki bestecinin neyi, nasıl yaptığını merak etmiş. Ve yaptıklarını incelemiş. İçinde bir örüntü bulmuş ve onu taklit etmiş. Böylece ilk armoni kuralları oluşmaya başlamış. Yani Bach’ın, Mozart’ın, Beethoven’in, Dvorak’ın döneminde şu an olduğu gibi bir armoni kuralları silsilesi yoktu. Örneğin; natürel minörün beşinci derecesinden birinci derecesine çözülme hissini yeterince kuvvetli bulmayan besteciler, majör dizini 5. derecesini alıp minöre koydular. Ve birileri de bunu duyup, “aa bu güzel oluyormuş” diyip kendi eserinde kullandı. Neden böyle yaptığını inceleyenler ise bu daha güçlü çözülme etkisini görüp buna “armonik minör” dediler. Yani gökten inmiş bir armoni kitabı yok, müzik yapılıyor, sonra kurallarını anlıyoruz tıpkı Matrix’teki nedensellik gibi.

Buradan varacağımız nokta şudur. Neyi neden yaptığını merak eden bir “nerd” ya da “geek” iseniz; müzik teorisi size çok şey anlatacak sevgili okurlar. Çünkü siz müzik teorisini alıp zaten yapabiliyor olduğunuz müziği okumak için kullanacaksınız. Ha yok, ben neyi neden yaptığımı merak etmem, yapar geçer sorgulamam diyen biriyseniz eğer; teori sizi çok da heyecanlandırmaz. Yeni şeyler yaptırmaz, yeni hareket alanları yaratmaz. Burada biraz müzisyenlikten çok mizaç giriyor devreye. Nedensellik peşinde değilseniz, neyi neden öğrendiğinizi ve ne işe yarayacağını asla bilmediğiniz bir yolda gider durursunuz. Ki o yol da sizi bir yere götürür mü? Bilmem. Ben nedensellik peşinde koşan ve çoğunlukla savrulan biri olduğumdan o kısmını bilmiyorum. Bundandır ki şarkı çalmaktan çok analiz etmek hoşuma gidiyor, YouTube kanalımda bir ton şarkı analizi var ve olmaya devam edecek. Neden böyle yapmışlar acaba? Bu sorular bitmediği sürece, öğrenme isteği de bitmeyecek.

Yarın görüşmek üzere.