Ne Çalışacağımı Nereden Bileceğim?

yazar:

kategori:

Bilgi arttıkça işimiz kolaylaşmıyor, aksine zorlaşıyor. Dikkatimiz bunca “kul yapımı” uyaranın etkisini sırtlayabilecek evrimi henüz geçiremedi. Mesela ben bir online yemek app’i ile yemek söyleyemiyorum. Dikkatim çok çabuk dağılıyor ve seçim yapamadığım için stres seviyem yükseliyor, bunu hissediyorum. O yüzden çıkıyorum dışarı evde yemeyeceksem eğer; bakınıyorum neresi açık ve ne yapıyor, hem yürüyüp stresimi sağaltıyorum hem de seçenekler azaldığı için karar vermem kolaylaşıyor.

Amerikalı yazar-psikolog Barry Schwartz’ın Paradox of Choice (Bolluk Paradoksu) kitabında verdiği çarpıcı bir örnek var. Kendime gidip yıllarca bir markanın aynı kotunu alırdım diyor. Ve fakat zaman içinde mall dedikleri avm’lerin çoğalması, kotçuların artması, kotçuların klasik modellerinin yanına yeni modellerini eklemesi, kotun hemen yanında ayakkabı da satmaları, saat de, ÇORAP DA, PARFÜM DE..! Barry beyi biraz yıldırmış. Diyor ki sadece şu kotu alacağım diyorum ve karşımdaki çalışan bana “şu kesim kotumuz da var, düşünmez misiniz diyor”. Hiç aklımda olmayan bir şeyi bana bir seçenek olarak sunuyor ve oraya giderken aklımda renginden kesimine kadar net olan bir kıyafet varken, artık farklı bir kesimi olduğu bilgisine de sahibim ve bu aklımın bir köşesine “acaba daha mı iyi olurdu” düşüncesini iliştirdi diyor.

En kötü karar, karasızlıktan daha mı iyidir? İyidir galiba. Karasız kaldığımızda iyi ya da kötü bir yola girmeyip edilgen bir yerde öylece bekliyoruz zira. Belki de o kötü kararı bi deneyimlemek lazım bize uygun olmadığını anlamak için.

Ne çalışayım, gitara, teoriye nereden başlayayım diye bekleyip bir kurtarıcı bekledikçe stresimiz yükseliyor ve karar vermemizi daha da güçleştiriyor. Yuvarlandıkça büyüyen bir kartopu gibi durumu daha vahim hale getirmekten başka bir şey yapmıyor.

Peki n’apıcaz?

İlk önce ne istediğimizi bileceğiz sevgili okurlar. Teori öğrenmek istiyorum diyoruz. Peki kaç çeşit müzik ekolü var biliyor muyuz? Gitar çalışacağım diyoruz. Kaç farklı elektrik gitar ekolü var biliyor muyuz? Bilmeliyiz. Modern müzikte belli başlı ekoller (okullar) var. Musicians Institute ve Berklee ilk akla gelenler mesela. Bu ekollerden etkilenen ya da bu okulların öğrencisi olan insanları takip etmek, sapla samanı daha işin en başındayken ayırmaya yardımcı olacaktır. Bu okulların kaynaklarını basan yayın evlerine bakmak mesela… Hal Leonard en başında geliyor bunların.

Yani dikkatimizi toplamak için aklımızda bir fikir olması lazım. Eğitime buradan başlamamız şart. Yolda giderken parfümcülerin çalışanları parfüm sıkmak istiyorlar rastgele insanların kollarına. Eğer parfüm işiyle ilgili bir fikriniz yoksa denemek isteyebilir ve karar verebilirsiniz. Ama sokakta yürürken doldurma parfüm satan birinin sıktığı rastgele bir parfümü beğenip hayatınızın kokusunu bulma ihtimaliniz; gidip bir parfümeride tek tek koklayarak hoşunuza giden parfümü bulmaktan çok daha düşük bir ihtimal. İşini bilen biri “bunu denemek ister misiniz” demez. İşini bilen biri “nasıl kokulardan hoşlanıyorsunuz” der. Bunu da siz sektördenmişsiniz gibi teknik tabirlerle yapmaz. Odunsu mu der ve bir odunsu koku denetir. Baharatlı mı acaba der ve onu denetir sonra. Acaba şekerli mi der ve bir şekerli parfüm sıkar. Sizin o noktadan sonra neyi sevip neyi sevmediğinizin karşısında artık bir takım isimler yazmaya başlarsınız. Konu hakkında bilginiz olmaya başlar.

Ne çalışacağımızı belirleyebilmek için, ne istediğimizi bilmemiz, öğrenmemiz gerekiyor sevgili okurlar. Yoksa oradan oraya savruluyoruz ve bu çok yorucu bir şey.

Ben nasıl gitar çalmak istiyorum? Şu adam gibi. Tamam. Bu adam ne okumuş, kimden ders almış, neler çalışmış, yazdığı bir kaynak var mı? Eskiden böyle dertlerimiz yoktu çünkü okuldaki öğretmen bakalığın belirlediği müfredata uyuyordu. Şimdi biz hem bakanlık, hem müfredat, hem öğretmen hem de öğrenciyiz. İşin zorluğu buradan kaynaklanıyor.

Doğru soruyu sorabilmenin ve kendimizi tanımanın öneminin altını bir kez daha çiziyorum sevgili okurlar.

Yarın görüşürüz.