Duman Tonu Nasıl Alınır?

yazar:

kategori:

Sorusunu yanıtlarken, diğer tüm tonlar da nasıl alınıra değinmek istiyorum sevgili okurlar. Bir gitaristin tonunu %100 alamazsınız öncelikle. Çünkü tonun kaynağı insandır, tellere vuran penayı tutan eldir, klavyede soloyu çalan parmaklardır. Bunu biz yazalım kafamıza. Ton stilden, tuşeden gelir. Batuhan Bey’e verin bir Marshall Super Lead kafa kabin, yine Batuhan Mutlugil dinliyor olacaksınız. Odadaki ya da sayfadaki fili öldürerek başlamak istedim.

%100 olmuyor ama yaklaşabildiğimiz kadar yaklaşır mıyız? Üf, hem de nasıl yaklaşırız. Hemen şuna bakın;

Bunun için en önemli şey; bilgi. Eğer Batuhan Bey hangi amfiyi, hangi pedalları, hangi gitarları çalıyor bunu bilirsek, çöllerde susuz kalan Mecnun’dan, elinde navigasyonla Amsterdam’da mahsur kalmış Mali’ye geçiş yapmış oluruz.

Peavey Classic 50 kullanıyor kendisi. Bu amfi ALL TUBE bir AMERICAN amfisi. Yani bir geleneğin, bir ekolün parçası. Tweed olanını Batuhan Bey’de görüyoruz, tweed olmayan VT serisini de Erkan Oğur’da. Aynı amfiler. Acaba hoparlör olarak ne yüklü, onu bilmiyorum. Pedalboardında ne var ne yok hepsini birileri bulup paylamış zamanında, sosyal medyada var. Ben bunların hiç birine bakmadım.

Bana bir all tube amerikan amfisi lazım. Kulağımda bir ses var ve onu arıyorum. Bu US amfi bilgisi beni UK amfilerin arasında gezinmekten koruyor. Yani Marshall, Vox, Orange falan denemiyorum hiç. Classic 50’ye tip olarak en yakın amfi Bassman. Ama çoğu processor ya da plugindeki bassman, classic 50 gibi tınlamıyor. Demek ki farklı şeyler var. Lambalar olabilir, preamfisi olabilir vs. Ona kafayı takarsak sonucu ıskalayabiliriz. Benim elimde Quad Cortex var. Bunun içindeki Bassman’a baktım, yaani oluyo gibi ama tam da olmuyo gibi. Sonra Deluxe Reverb’e baktım, o da ok. US karakterli ama başka bişiy var bu adamın tonunda onu arıyorum ben.

Sonra Cortex Cloud’a bi yazıyorum Peavey classic 50 diye, preset ya da capture arıyorum, bulamıyorum. Diyorum ki adı başka bişey herhalde. Peav 50, pv50, clas 50, class fifty falan derken buluyorum bir kaç capture. Ama sadece kafa kısmı var, hoparlör kısmı yok. Tamam diyip indiriyorum, yanına bassman kabini koyuyorum, yok hiç olmadı. Kabinler arasında gezinip kulağımdaki sesi ararken Fender Princeton kabine gelince duruyorum. J harf kodu var, anlıyorum ki Jensen hoparlör var ve başka tınlıyor diğerlerine göre. Tamam diyorum bu. Olabileceğinin en yakını hakikten. Sonra önüne iki tane tube screamer açıp, sonuna da delay reverb açınca, hoop elleri ellerime’nin aynısı çıkıveriyor. Öyle mi gerçekten? Hayır değil.

Aynısı çıkıveriyor kısmına kadar her şey olması gerektiği gibi. O tonun öyle çıkıyor olmasının sebebi, benim bu şarkıyı 16 senedir ezbere biliyor olmam. O tek tel üzerindeki melodik ve ritmik hareketi içselleştirmiş olmam. Çok çalışmış olmam demiyorum bakın; müziği çok dinlediğimden çok iyi biliyorum demek istiyorum. O yüzden ben bu tona çok yaklaşmış olduğumu düşünebilirim ama Batuhan gelip çalsa, alakası yok abi diyebilir. Diyeceğim o ki yine performansın tufasına düşüyoruz. Bi başkası çalsa böyle tınlamayabilir demek istiyorum yani.

Toparlayalım. Bir ton nasıl birebir yakalanır;

Gitaristin kullandığı gitarı, amfiyi, kabini, pedalları ve bunların karakterlerini bilerek, ihtiyaç halinde muadillerini bularak (eczacıların yaptığı gibi. Aynı etken maddeyi kullanan başka ilacı vermesi gibi), kulağımızdaki sesi ararken sabırlı olarak ve bu sesi üreten “gitaristliğimize” yatırım yapmayı öncelik haline getirerek.

Yarın görüşmek üzere.