Nerden Çıktı Şimdi Bu?

yazar:

kategori:

-Ne nereden çıktı?

-Neden böyle bir şey söyledin ki abi şimdi?

-Ne diyo oğlum bu?

-Niye yani biz bir şey mi yaptık sana yazdıklarını okumaktan başka?

-Abi konuşsana aw…

Diye uzayıp giden bir takım iç sesler, zihin konuşmaları. Peki neyin üzerine?

Durup dururken gelen “her şey sonsuza kadar iyi gidicek sanıyosun ama bak ben geldim yine” hissi. İster yorgunluk de, ister motivasyonsuzluk de, ister stres, anksiyete, melankoli ya da depresyon de, istersen şeytan de, istersen kötü enerji de… Farkındaysak bir şey demek istiyoruz. Herkes bu birden bire gelen hissi bir şeye yormak istiyor. Kötü bir şey sanıyoruz. İyi hislere sebep aramayıp, keyfini yaşarken; “kötü” hisler ya da iyi hissettirmeyen hisler geldiğinde “abi hemen kovalım, kafamız dağılsın, yiyelim, içelim, alalım, satalım, girelim, çıkalım, sayalım, sövelim, çalalım, çırpalım…”

Halbuki bu da insana dair bir his değil mi sevgili okurlar? Havalar güneşli giderken ne güzel, bir gün bir uyanıyoruz bulutlu. Kimisi seviyor bulutlu havayı, o havada yapacak güzel bir şey, hissedecek güzel bir his bulmuş zira vakti zamanında, ona tutunuyor. O da güneşli hava sevmiyor mesela. Ama hemen hepimiz sevmediğine bir sebep bulma, bir anlam atfetme peşindeyiz. İnsanız çünkü, böyle işliyor sistemimiz. Anlam arama, anladığına sarılma, anlamadığına mesafeli durma, yok sayma hatta zarar vererek yok etme gibi davranış kalıplarımız var.

Bu kalıplar bir yerden sonra kimliğimizi oluşturmaya başlıyor. Kendini sevdiği şeyler üzerinden ifade edenlerden daha çok sevmedikleri üzerinden ifade eden insanlara dönüşüyoruz. Toksiklik bu aslında düpedüz.

Bir keresinde bir kız arkadaşıma “ne tarz gruplar dinlersin” diye sormuştum, o da bana hangi grupları sevmediğini saymaya başlamıştı. Şu an başka bir müzisyen arkadaşıma “abi yenilerden ne dinliyorsun” diyorum; o bana “abi şunu şunu sevmiyorum ya, hiç anlamıyorum müziklerini, bana hitap etmiyor” diyor.

🙁

Yav ben onu mu diyorum?

Kendini çok iyi bir konumda görüp, kendini hayatındaki diğer insanların kurtarıcısı gibi gören insanların sosyal çöküşüne şahitlik ediyoruz gerçek hayatta ve sosyal medyada sürekli. Siyaset, futbol, magazin, yarışmalar, ünlüler, ünlü olmaya çalışanlar, yalan yanlış iş yapanlar… Ben de başlıyormuşum şimdi di mi YA BU İNFILUNSIRLAR ÖFF YETO YAA falan diye… E başlarım tabi, ben de bu toplumun bir parçasıyım.

Ama artık bu kendini karşıtı üzerinden ifade etme kontrastından bana gına gelmeye başladı. Galiba bu döngüyü biz durdurmazsak, zincirdeki bu paslı halkayı biz söküp atmazsak, kimse yapmayacak bunu. Belli ki artık yüce rabbim firavunlar için Musa gönderimi de yapmıyor, e o zaman?

Benim çözümüm şu.

Evet içimizde beliren her his için bir etiket bulmak istiyoruz. Bazısına bulmamayı deneyelim. “Bu da böyle bir gün, içinden geçelim bakalım.” demeyi bir denemeyi öneriyorum. Deniz Göktaş’ın seçimlerle ilgili harika metaforu vardı Selam Selam adlı gösterisinde. 20 yıldır aynı yerden yakınmanın konforuna ek olarak şunu söylüyordu; “salondaki yemek masasını değiştirmek istersin, sonunda değiştirince de salona bakıp; ulan aslında koltuklar da b*k gibiymiş dersin” gibi bir şeydi.

Abi evet. Sebep arandığı zaman bulunuyor çünkü. Ve asıl sebebin o olmayabileceği ihtimali aklına düştüğü an diğer sebeplere geçiyorsun. Bende bi bozukluk var diyip daha da başka sebepler aramaya başlıyorsun. Sen o kötü hissine sebep olan nihai eksikliğini bulamadıkça, zihnin sana kötü sebep bulma konusunda ne kadar ayrıntılı çalışabildiğini kanıtlarcasına kuantum bilgisayarı gibi olmamış utançlarını bile öyle ayrıntılı seriyor ki önüne (çünkü işi bu); “ulan ben ne ŞRFSZ biriymişim” bile diyorsun kendine yani… Abi bırak halbuki yani… Kötü hissettin, tamam kal öyle anasını satayım. Biraz da al o b*k kokusunu ya. İnsan olmak böyle bir şey çünkü. Bazen çok güzel uyanır, bazen b*k gibi uyanırsın. Buna bir şey söylemek zorunda değilsin. İşini yap, rutinini yap, yap bugün de böyle bi ruh haliyle yap, bir şey söyleme yani.

Sen! Hiç sevmediğin müzik tarzlarıyla ilgili konuşmak yerine, sevdiklerine ilgili konuşsana abi? Toplumun sanattan ne kadar uzak olduğunu değil de, senin sanata ne kadar yakın olduğunu anlatsana bize? Yapılmamışların altını çizeceğine, yapılmışları göstersene? Neden göstermiyorsun?

Yok di mi yaptığın bir şey?

Yok evet…

Etrafınızda böyle insanlar varsa, kaçın. Sizi de kendi nedensellik çukurlarına çekerler ve inanın; tüm hayatınız orada geçer, fark etmezsiniz bile. Bu bir aile olur, arkadaş olur, okul olur, partner olur, kardeş olur, hiç fark etmez. Hepimiz aynı toplumun parçalarıyız ama bazılarımız bu gidişata dur diyecek farkındalığa sahip aramızda. Onlardan biri gibi hissediyorsanız kendinizi, davranın sevgili okurlar. Siz durduracaksınız bu gidişatı ve sizin gibi düşünenler.

Ulan ne konuştum be 🙁

Yarın görüşmek üzere.